• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/pages/Ders-Akademi/1405878436342260

Üyelik Girişi

İlyada Destanı

Eski Yunan’da, şair Homeros’un yazdığı varsayılan büyük bir destandır. Bir
başka Homeros destanı olan Odeysseia ile birlikte, Batı edebiyatının en eski örneği ve
tüm zamanların en güzel şiirlerinden sayılır.
Hem İlyada hem de Oysseisa, Truva Savaşı ve bu savaşta yer alan insanlarla
ilgili söylenceleri dile getiren, koşukla yazılmış destanlardır. Tarihçiler
Yunanistan’daki Akhalar ile Batı Anadolu’da yaşamış olan Truvalılar arasındaki bu
savaşın İ.Ö. 1199’da geçtiği görüşündedir. Akhalar’ın Truva’yı kuşatmalarının ise 10
yıl sürdüğü sanılmaktadır. Bu konuda o kadar çok öykü ve söylence vardır ki,
hangisinin gerçek hangisinin uydurma olduğunu bilme olanağı yoktur.
Yunanca’da Truva’nın bir adının da İlios olmasından dolayı Homeros’un
destanı İlyada adını aldı. Homeros, yaşadığı dönemde herkesin bu öyküyü bildiğini
düşünerek, Truva kuşatmasını baştan sona anlatmaz; savaşın 10.yılında sadece dört
gün içinde geçen olayları anlatır. Savaş neredeyse bitmek üzeredir. Truva efsanesinin
bu bölümü “Aşil’in Öfkesi” olarak bilinir.

İlyada’nın Öyküsü
Kral Agamemnon, Truva Savaşı sırasında Akhalar’ın başkomutanıydı. Kralın
en yiğit ve başına buyruk savaşçısı olan Aşil, kimseye boyun eğmeden, kendi
bildiğince hareket ediyordu. Aşil’in savaşta kaçırdığı Briseis adında Truvalı bir kız
yüzünden Aşil ile Agamemnon arasında anlaşmazlık çıktı. Tutsağı olan bir kızı
babasına geri vermeye razı olan Agamemnon, onun yerine Aşil’in sevdiği Briseis’i
istiyordu. Agamemnon’a boyun eğmek zorunda kalan Aşil, kızı ona verdi. Ne var ki,
hırsını alamayarak savaştan çekildi. Agamemnon’u cezalandırması için, deniz
tanrıçası olan annesi Thetis’i çağırdı. Thetis, tanrıların kralı Zeus’tan yardım istedi.
Böylece çok geçmeden yalnızca Aşil ve Agamemnon değil, tanrı ve tanrıçalar da
kavgaya karıştı.
Tanrıların işe karışması Yunan askerlerini telaşlandırdı. Agamemnon, gördüğü
bir düşe aldanarak, ordusuna artık Yunanistan’a dönüleceğini bildirdi. Askerlerin
Truva’yı ele geçirmeden dönmek istemeyeceklerini sanarken, onların gitmeye can
attıklarını görmek onu düş kırıklığına uğrattı. Yunanlı komutanlar orduyu yeniden
savaş düzenine sokmakta güçlük çektiler. Bütün bu olaylar Yunan ordusunun savaş
gücünü ve birliğini zayıflatmıştı.
İki ordu arasında savaş yeniden başlarken, Paris’in kardeşi Hektor, savaşın
nedeni Paris’in Sparta Kralı Menelaos’un karısı Helen’i kaçırması olduğuna göre,
anlaşmazlığın Paris ile Menelaos arasında dövüşle çözümlenmesini önerdi. Bu
dövüşte tam Paris yenilecekken, annesi olan tanrıça Afrodit onu son anda kaçırarak
kurtardı. Böylece ordular arasında bir kez daha savaş başladı.
Truva alanında her iki tarafın savaşçıları göğüs göğüse, yiğitçe çarpıştılar. Ne
var ki, asıl kahramanlar ortada yoktu. Aşil savaşa katılmama kararında diretiyordu;
Truvalı Paris ise yenilginin acısını dindirmeye çalışıyordu. Truvalılar’ın en yiğit
savaşçısı Hektor, kardeşi Paris’ten hesap sormak ve karısını görmek için geri
çekilmişti. Hektor ve Paris sonunda savaş alanına döndükleri zaman, Truvalılar
Akhalar’dan biraz daha güçlü durumdaydı. Cesareti kırılan Agamemnon, Aşil’in 

savaşa dönmesini sağlamaya karar verdi. Aralarındaki anlaşmazlığı gidermek
amacıyla ona bir mektup gönderdiyse de Aşil onun isteğini reddetti.
Aşil olmasa da Yunanlılar savaşı sürdürmek zorundaydı. Durum iyice kötüye
gidiyordu. Agamemnon’la birlikte birçok savaşçı yaralanmıştı. Truvalılar’ın kıyıdaki
Yunan gemilerine ulaşması an meselesiydi. Tam bu sırada Yunanlılar’ı koruyan
tanrılar işe karışarak onları engelledi. Bunlardan yılmayan Truvalılar sonunda bir
Yunan gemisini ateşe vermeyi başardı. Aşil’in çok sevdiği dostu Patroklos olağanüstü
bir cesaretle Truvalılar’ın , gemilerini tümünü yakmasını engelledi. Bunun üzerine
Aşil kendi zırhını Potroklos’a vererek onun bu zırhla savaşa katılmasını önerdi. Geri
çekileceklerini düşündükleri Truvalılar’ı izlememesi için uyardı. Ne var ki , Patroklos
savaş heyecanıyla onların peşine düştü ve Hektor, insanların yazgısını belirleyen
tanrıların yardımıyla, onu öldürdü. Truvalılar zaferin coşkusuyla Patroklos’un zırhını
kentte dolaştırdılar. Yunanlılar, Patroklos’un ölüsünü onların elinden almaya başardı.
Patroklos’un ölümünden çok acı duyan Aşil, bunun hesabını Truvalılar’a ödetmeye
kararlıydı. Onu avutmak için gelen annesi Thetis, Aşil’e yeni bir zırh armağan etti ve
öcünü almasına yardım edeceğine söz verdi. Aşil vakit geçirmeden savaşa katıldı. Bu
amansız savaşa bütün tanrılar karışmıştı. Aşil çok sayıda düşmanını öldürdükten
sonra sonunda, Truva surlarının dibinde Hektor’la karşı karşıya geldi. Bu son
vuruşmada Hektor yenilerek öldürüldü. Aşil, Hektor’un ölüsünü arkasında

sürükleyerek, arabasıyla Truva’nın çevresinde üç kez dolaştı.
Homeros’un öyküsü, Yunan tarafında Patroklos’un cenaze töreniyle ve
Truva’da yaşlı Kral Priamos’un, oğlu Hektor’un ölüsünü fidye karşılığı geri alışıyla
son bulur. İlyada böylece sona erse de Homeros’un okuyucuları, Paris’in sonradan
Aşil’i öldüreceğini ve Truva’nın öyküsünün kentin yerle bir olmasıyla son bulacağını
bildikleri için, yüreklerinde gelecekteki acıların ve sorunların ağırlığını duyarlar.

Destanın Yazılışı
Günümüze ulaşan en eski yapıt olsa da, Homeros’un büyük Truva efsanesinin
yalnızca bir bölümünü anlatmış olması ve sonrasını okuyucuların bildiğini
varsayması, İlyada’nın Yunanca yazılmış ilk edebiyat ürünü olmadığını gösterir.
Homeros’un bu destanında yıllar önce, Truva savaşına ilişkin pek çok öykünün
anlatıldığı sanılmaktadır. Bu konuyla ilgilenen bazı uzmanlar İlyada’nın yetenekli bir
yazarın derlediği bir balatlar ya da destanlar bütünü olduğunu ileri sürer. Homeros
diye birinin hiçbir zaman yaşamadığı, Homeros adının, destanda yer alan balatları
söyleyen, adı belli olmayan kişiler için kullanıldığı kanısında olanlar da vardır. Ne var
ki, yapıtın tamamını okuyanlar bunu yazarın yalnızca bir kişi olabileceğini
kavramakta güçlük çekmezler.
Yaklaşık olarak İ.Ö. 8. yüzyılda yazılan 24 bölümlük İlyada destanı altılı
ölçüyle yazılmış toplam 15 bin dizeden oluşur.