• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/pages/Ders-Akademi/1405878436342260

Üyelik Girişi

Namık Kemal

Namık Kemal Hayatı Edebi Kişiliği

Namık Kemal

 
“Bedenimin babası Ali Rıza Efendi, duygularımın babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp'tir”  M. Kemal Atatürk

Doğum 21 Aralık 1840 Tekirdağ, Ölüm    2 Aralık 1888 (47 yaşında) Sakız Adası, Şair , Roman ve Tiyatro  yazarı, gazeteci

Namık Kemal Türk milliyetçiliğinin öncülerinden biri olan, Genç Osmanlılar hareketinin mensubu yenilikçi şair ,yazar  roman,  tiyatro  gazeteci ve devlet adamıdır. İntibah   (1876, yeni harflerle 1944)  Gülnihal  ( 1875)  , Cezmi-  (1880, yeni harflerle 1963) Hurriyet Kasidesi   , Tahrib-i-Harabat gibi eserlerin yazarı ve şairi olan Namik Kemal’in

. İntibah   (1876, yeni harflerle 1944)  Gülnihal  ( 1875)  , Cezmi-  (1880, yeni harflerle 1963) Hurriyet Kasidesi   , Tahrib-i-Harabat gibi eserlerin yazarı ve şairi olan Namik Kemal Tanzimat Döneminin aydınlarından biridir. Batı edebiyatının özelliklerini ve nesir türlerinin edebiyatımızda yerleşmesine zemin hazırlayan en önemli yazarlardan birisi olan,  Namık Kemal, eserlerinde yurtseverlik, hürriyet, millet kavramlarını dile getirmiş ve bu kavramları Türk fikir hayatına ve edebiyatına sokan kişi kabul edilmiştir. 

             Edebiyatımızda batılılaşma döneminin en hareketli ve Heyecanlı, kavgacı yazarlarından biri olan Namık Kemal akıcı, parlak üslubu ve hareketliliği nedeniyle devrinin diğer yazarlarından daha fazla tanınmış şiirlerinde ve yazılarında vatan konulu yazılarından ötürü  .“Vatan Şairi” ve “Hürriyet Şairi” olarak tanınmıştır.

Namık Kemal, şiirin yanı sıra tenkit, biyografi, tiyatro, piyes, roman, tarih ve makale türlerinde eserler vermiştir. Batılılılaşma döneminin başlangıcı olan I. Kuşak Tanzimatçıların en parlak siması olan Namık Kemal,  akıcı, heyecanlı şiirleri, Türk Edebiyatının ilk edebi romanı sayılan  "  İntibah " , İlk tarihi romanı sayılan “ Cezmi  “  batılı anlamda Türk Edebiyatının ilk tiyatro eseri olan " Vatan Yahut Silistre  " adlı eseri ve gazetecilik adına tenkitleri devlet adamları ile girdiği mücadeleleri ve hararetli fikirleri ile ünlüdür.

SOY AĞACI VE HAYATI

21 Aralık 1840 tarihinde Tekirdağ’da dünyaya geldi. Babası Yenişehirli Mustafa Asım Bey, annesi Fatma Zehra Hanım’dır. 

 Namık Kemal Baba tarafından: Konyalı Bekir ağa, Topal Osman Paşa ( I. Sultan Mahmut zamanında ıran hükümdarı Nadir şah ile yapılan savaşta şehit düşmüştür ), Kaptan-I Derya (Bahriye nazırı) olan Ratip Ahmet Paşa, üçüncü Sultan Selim Han'ın Baş Mabeyincisi Şemsettin Bey, tarih ve nücüm (yıldız falı) ilmi bilginlerinden Mustafa Asım Beydir. Mustafa Asım Bey, Namık Kemal’in  babasıdır.

Namık Kemal anne tarafından ise Tekirdağ (Tekfurdağ) sancağı muhassılı (mâli işlerle ilgili vali yardımcısı) Abdüllâtif Bey’e dayanır. Namık Kemal’in annesi Fatma Zehra Hanım, Abdüllatif Paşa'nın kızıdır.

Namık Kemal, anne a tarafından dedesi olan Abdüllatif Paşa'nın Tekirdağ'ın Camii Vasat (Orta Cami) mahallesi Hükümet caddesi üzerinde pembe boyalı, geniş bahçe üzerindeki bir bodrum ve üzerinde iki katlı evde dünyaya gelmişti.  Namık Kemal'in dedesi Tekirdağ (Tekfurdağ) sancağı muhassılı (mâli işlerle ilgili vali yardımcısı) Abdüllatif Bey ile annesi Mahmude Hanımdı. Namık Kemal dedesine ait olan bu evde dünyaya geldi. 

Tekirdağ'daki evlerinin civarında bulunan tekkenin şeyhi Tokatlı Hafız Ali Rıza Efendi kendisine “Mehmet Kemal” adını verdi. Çocukluğu annesinin babası Abdüllatif Paşa'nın yanında geçti. Dedesi Abdüllatif Bey'in, Tırhala'ya tayin edilmesi üzerine,  ayni cadde üzerinde eski belediye binası bahçesinin bulunduğu yerdeki ahşap konağa taşındılar.  Abdüllatif Paşa, Tekirdağ (Tekfurdağ) sancağında vali yardımcısı idi ; Afyonkarahisar sancağına tayin edildiğinde ailece Afyon'a taşındılar. 1848 yılında annesi Fatma Zehra Hanım'ı Afyon’da kaybetti . Mehmet Kemal, yaşamını büyük babasının yanında sürdürdü.

Abdüllatif Paşa'nın değişik kentlerde görev yapması nedeniyle düzenli bir eğitime devam edemiyordu. Eğitimini sürdürebilmek için özel dersler aldı ve kendi kendini yetiştirmeye çalıştı. Arapça ve Farsçayı özel öğretmenler sayesinde öğrendi. Dedesi Afyon'’daki vali yardımcılığı görevinin ardından ailesiyle İstanbul'a gelmişti. Mehmet Kemal, Afyon' müftüsü Buharalı Hacı Velid Efendi'den Arapça ve Farsça dersler aldı. Afyon Mevlevi Tekkesi Neyzenbaşı Coşkun Dede'den tarikat usullerini öğrendi.

Orada, 3 ay Bayezit Rüştiyesine ve ardından 9 ay Valide Mektebi’ne devam etme fırsatı buldu. Dedesinin Kars'a mutasarrıf olarak atanması sebebiyle 1,5 yıl Kars’ta yaşadı. Karslı şair Şeyh ve müderris Vaiz-zade Seyyid Mehmet Hamid Efendi'den Tasavvuf ve Divan Edebiyatını öğrendi.  Bu yaşlı Şeyh ona Vahdet-ı Vücut felsefesini ve Muhiddin Arabi'yi, Mevlana 'nın hakkında pek çok bilgi aktarmıştı. Kars'’ta geçen günlerinde avcılık, atıcılık, cirit dersleri de  aldı.  “1854 yılları Osmanlı devletinin birçok cephelerde savaştığı yıllardı. Oltaniçe, Çitane, Silistre ve Kırım savaşları birbirini takip etti. Sivastopol’un topa tutulması ile heyecanlandı. Balıkova, Elmalı, Gözleve'den gelen zafer haberleriyle sevindi.”  Kars' ’ta görevi sona eren dedesi ile 1854’te İstanbul'a döndü.

1855’te babasının Bulgaristan Filibe mal müdürü, dedesinin Sofya kaymakamı oluşu ile Sofya'ya gitti. Babası ona tarih sevgisi, kitap okuma merakı ve şiir konusunda telkinlerde bulunuyordu. Bu telkinler sonucunda tarihe ve şiire gitgide daha fazla merak sardı. Sofya’da evlerine ziyarete gelen dedesinin arkadaşı şair Binbaşı Eşref Bey, şiirlerini okuduktan sonra Mehmet Kemal’e yazıcı, katip anlamlarındaki “Namık” adını verdi. O günden sonra Namık Kemal olarak anılmaya başladı. 

Namık Kemal’in Sofya’daki hayatı onun evleneceği kadını da bulmasına vesile olacaktı. Nitekim 18 yaşına kadar kaldığı Sofya’da komşuları Niş Kadısı Mustafa Ragıp Efendi’nin kızı Nesime Hanım’ı beğendi ve onunla evlendi. . Bu evlilikten Feride ve Ulviye adında iki kızı ve Ali Ekrem adında bir oğlu dünyaya geldi.

1857’de İstanbul'a döndü ve Bab-ı Ali Tercüme Odasında stajyer olarak memurluğa başladı. 1858’de büyük annesi Mahmude Hanım'ı, 1859’da büyük babası Abdüllatif Paşa’yı kaybetti. Babasının ikinci evliliğini yaptığı Dürrüye Hanım'ın Kocamustafapaşa’daki evinde yaşadı. Babasının ikinci evliliğinden Naşit adında üvey bir kardeşi oldu. 1859’da Bab-ı Ali Tercüme Odasından ayrılarak Gümrük Kaleminde çalışmaya başladı.

İlk şiirlerini Sofya’da iken Eşref Bey adlı bir asker şairin telkinleri sonucu yazmaya başlayan Namık Kemal, İstanbul'a geldiğinde kısa sürede şairler arasında ismi geçemeye başlayan bir şair olmayı başarmıştı.  İstanbul’da divan edebiyatı geleneğini takip ettiren şairlerle tanıştı. Devrin önemli şairlerinden  Leskofçalı Galip ile dostluk kurdu. Bu şairin başkanlığında kurulan Encümen-i Şuara  adlı şairler topluluğuna katıldı.

 Encümen-i Şuara , dönemin önemli bazı şairlerini bir araya getirmişti. Hersekli Ârif Hikmet Bey'in evinde her hafta toplanan Encümen-i Şuara  üyeleri şiirlerini, topluluk üyeleri önünde okuyordu. Bu şairlerin şiirlerini ise sesi gür ve güzel olduğu için Namık Kemal okuyordu.

1863’ten itibaren dört yıl yeniden Tercüme Odasında görev almıştır. Bu yeni görevi sırasında Batıyı tanıyan kimselerle tanışma imkânı bulup,  gözlerini batı kültürüne ve edebiyatına çevirmiştir. Namık Kemal, Encümen-i Şuara'daki günlerinde ve akabinde Şinasi  ile tanışma fırsatını bulacak Türk Edebiyatının batılı edebiyata girişi safhasında önemli bir rol üstelenecektir. Şinasi ile tanışması hem hayatının yönünü, hem de sanat ve hayat görüşünü değiştirecektir.  Şinasi’den edindiği fikirlerle Batı edebiyatını öğrenmeye başlar. Bu alaka soncunda batı edebiyatının nesre daha çok önem verdiğini kavrayarak nesre yönelir ve edebiyatımızda örnekleri henüz gözükmeye başlayan roman, tiyatro, piyes ve öğretici metinler üzerinde yoğunlaşmaya başladı.

Şinasi ile tanışması sonucunda eski edebiyat taraftarlarıyla ilgisini koparmaya başlamış, Encümen-i Şuara’dan da kopmaya başlamıştı. Tarih ve hukuk alanında kendini geliştirmeye çalışırken Tercüme odasının bir kâtibinden Fransızca dersleri almaya başlamıştır. Bu arada  Şinasi ’ nin çıkardığı Tasvir-i Efkâr’da fıkra ve tercüme yazıları da kaleme almaktadır. İlk defa  İbrahim Şinasi ’de gördüğü “hak, millet, vatan, hürriyet, millet meclisi” gibi kelimeler ve bu kelimelerin çağrıştırdığı anlamlar üzerinde kafa yormaya başlamıştı.

Şinasi’nin çıkardığı Tasvir-i Efkâr( bkz: Tanzimat Edebiyatında Şiir Roman Hikâye Gazetecilik Dil ve Sanat )   gazetesinde yazılarını yayınlamaya başlar. Bu arada Yeni Osmanlılar Cemiyetine de girmiştir. Bu sıralarda Erzurum Vali Yardımcılığına tayin edilir ama bu görevi kabul etmeyerek Erzurum'a gitmeyecek bu olaydan sonra da ülke dışına kaçmak zorunda kalacaktı.

Genç Osmanlılar

1865’te Şinasi, Tasvir-i Efkâr Gazetesini kendisine bırakarak Fransa’ya gider. Namık Kemal, Şinasi'nin ona devretmesi nedeni ile Tasvir-i Efkâr Gazetesini tek başına çıkarmaya başlar. Aynı dönemde İttifak-i Hâkimiyet adlı (daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adını alacak) gizli derneğin kurucuları arasına girdi (Sağırahmetbeyzâde Mehmet Bey'in öncülüğündeki derneğin diğer kurucuları Menâpirzâde Nuri Bey, Kayazade Reşat Bey, Mir’at Mecmuası sahibi Mustafa Refik Bey, Suphipaşazade Ayetullah Bey ve Ziya Bey'dir). Sonradan Yeni Osmanlılar Cemiyeti adını alan İttifak’ı Hâkimiyet adındaki Derneğin amacı bir anayasa hazırlanmasını ve parlamenter bir yönetim sistemi kurulmasını sağlamaktı. Namık Kemal gazetesinde, bu görüşler doğrultusunda ve hükümet aleyhine şiddetli makaleler yayınladı. “Şark Meselesi” üzerine yazdığı bir makale, gazetenin 1867’de kapatılmasına ve kendisinin Erzurum vali muavini olarak atanmasına yol açmıştı. 

Namık Kemal, Erzurum’a gitmek yerine Ziya Paşa ile birlikte Paris’e kaçtı. Paris’te yaşayan Mısırlı prens Mustafa Fazıl Paşa'nın himayesindedir.  Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın torunu olan ve Sultan Abdülaziz’in bir fermanıyla  Mısır  yönetimindeki haklarından mahrum edilen Mustafa Fazıl Paşa, kendisini Yeni Osmanlılar Cemiyetinin reisi ilan etmiş ve Avrupa’ya davet ettiği örgüt üyelerinin finansörlüğünü üstlenmişti.

Paris yıllarında Namık Kemal,  M. Fazıl Paşa'nın desteğiyle Londra’da "Muhbir" adlı gazeteyi çıkarmaya başladı . Bu yıllarda Yeni Osmanlılar cemiyeti ile ilişkide bulunan tarihçi Leon Cahun ile de dostluk kurmuştu. Ancak   Ali Suavi ile yaşadığı anlaşmazlık üzerine Muhbir'den ayrıldı.  Aynı yıl Sultan Abdülaziz’in Paris ziyareti ile Fransız hükümeti Genç Osmanlıları ülkeyi terk etmeye davet etti. Namık Kemal, bazı arkadaşlarıyla Londra’ya gider ve ve orada "Hürriyet Gazetesi"’ni çıkardı. Bu arada Mustafa Fazıl Paşa, Abdülaziz’le ilişkilerini düzeltmiş ve İstanbul'a dönmüştü.  Namık Kemal ile Ziya Paşa Hürriyet’i kendi imkanları ile çıkarmayı denemeye çalışırlarsa da bu çaba devam edemezdi..  Ziya Paşa ’nın Hıdiv İsmail Paşa’yı tutmaya başlaması ile araları açıldı ve Namık Kemal Hürriyet Gazetesinden ayrıldı. 1870’te Sadrazam Ali Paşa ile barışan Namık Kemal de yurda döndü.

Sürgün Yılları

Sadrazam Ali Paşa tarafından “ Siyasetten uzak durmak, yazı yazmamak koşuluyla affedilmiş olan Namık Kemal, İstanbul'a döndükten sonra  Teodor Kasap’ın  Diyojen Dergisinde  imzasız mizahi yazılar ve fıkralar yazmaya başlamıştı. Sadrazam Ali Paşa’nın ölünce 1872’de "İbret Gazetesini "çıkarıp yeniden muhalefete başladı. Bu sırada, Ebüzziya Tevfik aracılığıyla Ahmet Mithat Efendi ile tanıştı. ve  Ahmet Mithat da "İbret" gazetesi yazarları arasına girmişti. Fakat Sadrazam Mahmut Nedim Paşa’yı eleştiren yazıları yüzünden Namık Kemal, İstanbul’dan uzaklaşması için mutasarrıf olarak Gelibolu’ya atandı.  Aslında bu da bir çeşit sürgündür. Hükumet onun yazılarından ve gazeteciliğinden rahatsız olmaya başlamıştı.

Birkaç ay kaldığı Gelibolu’da " Vatan Yahut Silistre  " adlı oyunu ile "Evrâk-ı Perişan" adlı eserini tamamladı.  Rumeli fatihi Gazi Süleyman Paşa'nın Bolayır’daki kabrini ziyaret ederek Ebüzziya Tevfik Bey’e ölünce burada gömülmesi için bir vasiyette bulunmuştu. Bu vasiyeti de yerine gelecekti.

Gelibolu’da sürgün de olmasına rağmen ve bu sürgünün nedeni yaptığı muhalefet ve yazıları olmasına rağmen buradan da İstanbul'a yazılar yollamaya devam etmekteydi.. "İbret Gazetesi"’ne “BM” (Başmuharrir) ve  Ebüzziya Tevfik ’in  çıkardığı "Hadika" Gazetesine “N.K” imzası ile yazılar gönderiyor ama bu durum dikkatlerden kaçmıyordu.  Bunun üzerine Gelibolu’da kuduz hastalığını önlemek için köpekleri sürgün etmesi bahane edilerek Gelibolu mutasarrıflığı görevinden alındı.

1872’ nin son günlerinde Gelibolu’dan İstanbul'a döndü, İbret’in başına geçti.  Gelibolu’dayken yazdığı Vatan yahut Silistre oyununu, 1 Nisan 1873 gecesi İstanbul’da Güllü Agop’un Gedikpaşa’daki tiyatrosunda sahneletti. Oyunun sahnelenmesi halkı coşturup olaylar çıkmasına neden olmuştu. Çok geçmeden İbret gazetesinde “ Garaz Marazdır” adlı yazısı yüzünden tekrar kapatılır.  Bu olay hükumeti çok rahatsız etmişti. Sahibi olduğu İbret gazetesi de kapatılarak Namık Kemal ve dört arkadaşı yargılanmadan sürgüne gönderildi. Böylece devrin ateşli Tanzimatçıları, gazetecileri ve yenilikçileri olan Namık Kemal Mağusa'ya,  Ahmet Mithat Efendi ile  Ebüzziya Tevfik  Bey Rodos'a, Menapirzade Nuri ve Bereketzade Hakkı Beyler de Akka'ya sürülmüştü. Gelibolu’ya sürgüne giden şair, tiyatro ile ilgilenmeye başlayacaktı.   

Namık Kemal'in Mağusa (Kıbrıs) sürgünlüğü 38 ay sürdü. Olumsuz koşullarda geçen bu sürgün yıllarında, pek çok kez sıtmaya ve başka hastalıklara yakalandı. Buna rağmen bu sürgün yıllarında pek çok eser yazmayı başarmıştı. Namık Kemal, birkaçı dışında eserlerinin tamamını bu dönemde Kıbrıs'ta yazmış oldu.

Midilli Sürgünü

38 ay süren Magosa sürgünü ve dönüşü ve 1876’da I. Meşrutiyet’in ilanı sonrasında İstanbul’da bir kahraman gibi karşılandı. V. Murat’ın yerine Osmanlı tahtına oturan II. Abdülhamit, ilk Osmanlı Anayasasını oluşturmak için bir komisyon kurmuş bu komisyona Namık Kemal’de alınmıştı. Buna rağmen Hükumet ve Padişahla didişmesi bitmiyordu. II. Abdülhamit aleyhine yazdığı bir beyti mecliste okuyunca mahkemede yargılandı. Beyit, V. Murat gibi Abdülhamit’in de tahttan indirilebileceğini ima ediyordu ve 6 ay hapis cezasından beraat etti. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca Meclis-i Mebusan kapatıldı, Namık Kemal tutuklandı. 1877 Osmanlı Rus savaşının sonrasında beş ay hapis yattı. Girit adasında ikamete mecbur edilmişti. Kendi isteği üzerine ikameti Midilli adasına çevrildi.

Midilli sürgünü 2,5 yıl sonra Midilli mutasarrıflığı görevine dönüşmüştü. Midilli'de tanıdığı Hüseyin Hilmi Paşa'yı ömrü boyunca koruyup destekledi. Hüseyin Hilmi Paşa, 1909'da sadrazamlığa kadar yükselmişti.

1879'dan itibaren 5 yıl süren Midilli’deki görevi sırasında kaçakçılıkları önledi; hazine gelirini arttırdı. 20 Türk İlkokulu açtı. Türklerin hayat seviyesini yükseltti. Adalarda yaşayan Türk ahalisinin sorunlarını dile getiren bir rapor hazırlayıp Bâb-ı Âli'ye sundu.”   Bu başarıları sonucunda 1882’de Nişan-i Osmanlı madalyası ile ödüllendirildi. 

"Vaveyla", "Murabba", "Vatan Mersiyesi" gibi şiirlerini burada yazdı. Magosa’da yazmaya başladığı adlı l Celâleddin Harzemşah eserini tamamladı.  l Celâleddin Harzemşah etrafında gelişen oyunda İslam birliği düşüncesini işledi. Abdülhamit, bu eserinden ötürü onu bâlâ rütbesi ile ödüllendirdi.

Namık Kemal’in Midilli’de kaçakçılıkla mücadelesinden çıkarları zarar görenlerin şikâyetinden sonra 1884’te Rodos mutasarrıfı oldu. Rodos adasındaki çalışmaları da padişahın imtiyaz madalyası ile ödüllendirildi. Rodos’ta, Osmanlı tarihi hakkında eser yazmaya başladı. İngiliz ve Yunanlıların şikayeti üzerine 1887’de Rodos’taki görevi sona erdi. Sakız Adası mutasarrıfı oldu.

Ölümü

Sakız adasında rahatsızlanan Namık Kemal, 2 Aralık 1888 günü 48 yaşında hayatını kaybetti. Adada bir caminin haziresine defnedildi. Arkadaşı Ebüziyya Tevfik, şairin Bolayır’da gömülme arzusunu padişah II. Abdülhamit'e iletince naaşı Gelibolu’ya nakledildi. Bolayır’da Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Gazi Süleyman Paşa'nın türbesinin yanına gömüldü. Birkaç yıl sonra Sultan Abdülhamit bir türbe yaptırdı. Türbenin planını Tevfik Fikret çizdi. 1912 Mürefte-Şarköy depreminde sütunlar zedelendiği için halen mermer kaplı bir kabirde bulunmaktadır. 

Namık Kemal"in ölümünden sonra II. Abdülhamit, şairin oğlu Ali Ekrem’i sarayda görevlendirdi, babası Mustafa Asım'ı ise saraya müneccimbaşı tayin etti. 

EDEBİ KİŞİLİĞİ

Tanzimat döneminin en önemli düşünce, sanat ve siyaset adamlarından birisidir. Namık Kemal Edebiyatımızda batılılaşma sürecinin ilk kuşağı olan Tanzimat I. Kuşak sanatçıları arasında,  İbrahim Şinasi  ve  Ziya Paşa ile birlikte en aktif sanatçısıdır. ”Toplum için sanat” ilkesiyle Türk toplumunun ve devletinin geri kalmışlığını şiddetle eleştiren, yöneticileri, rüşveti ve benlik davasını güdenleri karalayan yerden yere vuran şiddetli bir vatansever ve Hürriyet Şairidir.  Sanatını toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullanmış, eserlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmaya çalışmıştır.

İlk şiirlerini Sofya da Binbaşı Eşref Bey’den gördüğü telkinlerle yazmaya başlayan şair, ilk şiirlerinde divan şiirinin zevkini işlemiştir.   Sofya ve İstanbul’da yazdığı şiirlerinde divan şairlerine nazireler vardır.  Bu şiirlerinde mistik ve tasavvufi öğeler de bulunmaktadır. İlk şiirlerinde özellikle  Yenişehirli Avni  , Leskofçalı Galip,  Nabi  gibi şairlerden etkilendi.

 Şinasi ile düşünceleri değişmeye başlayan şairin şiirleri ve nesirleri Divan edebiyatının süslü-sanatlı düz yazısı yerine,  vatan sevgisi, hak adalet, hürriyet gibi düşüncelerini iletmeyi amaçlayan yeni bir fikir yapıya ve amaca kavuşmuştur.  Bu şiirleri ve özellikle “ Hürriyet Kasidesi” adlı şiiri ile “Vatan Şairi” diye de isimlendirildi. Toplumcu ve eleştirici bir üsluba yönelmiş olan şair nesirlerinde de tarih şuuru, ülke sevgisi, milliyetçilik, vatan sevgisi, kahramanlık gibi konuları işlemeye yönelmiştir. .

Tanzimatçılardan Şinasi ve Ziya Paşa ile tanışmasından sonra ve Avrupa’ya gittikten sonra yeni edebiyatı benimsemiş ve o yolda yapıtlar vermiştir. Namık Kemal, Fransız edebiyatını örnek almış, romantizmin etkisinde kalmıştır. “Şiirleri biçim bakımından eski, konu bakımından yenidir”.  Şiirlerinde savaşçı, idealist, mücadeleci, hırçın ve inatçı kimliğinin izleri gözükmektedir. Aruzla yazan Namık Kemal’in birkaç tane de hece ile yazılmış şiirleri vardır. Bunlardan bazıları tiyatrolarındaki kahramanlarını ağızlarından söylenmiş gibi olan şiirlerdir.  Namık Kemal’in şiirleri sağlığında kitap haline gelmemiştir.

 Yüksek sesli hararetli ve şiddetli duygular taşıyan şiirleri ile dikkat çekerken Türk edebiyatının ilk Tarihi ve İlk edebi romanları olan İntibah ve Cezmi yi yazar. Oyunlarında da, tarih, kahramanlık, vatan sevgisi, yurt müdafaası gibi konular işlemiştir.  İlk romanı “İntibah” 1876’da yayınlanmış ve İntibah Türk romanında bir başlangıç sayılmıştır. İntibah,1876 yılında yapılan ilk baskısı, Namık Kemal'in sürgünde olması nedeniyle, yazar adına yer verilmeden yapılmıştır. Cumhuriyetin ilânından sonra ise ilk kez 1944 yılında Latin harfleri ile yeniden basılmıştır.

Cezmi, İlk basımı 1880'de yazılmıştır ve Türk Edebiyatının ilk tarihi romanı olma özelliği taşır. Eser II. Selim döneminde İranlılarla yapılan savaşta yer alan vatansever asker Cezmi'nin başından geçenleri anlatılmaktadır.

Tanzimat döneminin en sıkı eleştirmeni, sayılabilecek olan Namık Kemal devrin ileri gelenlerini eleştirmekten asla kaçınmamış bu yüzden de hayatı sürgünlerde ve hapislerde geçmiştir. Gazeteci olarak da Türk kültürü ve Tanzimat Dönemi aydınları içinde önemli bir yere sahiptir.  Dönemin hemen hemen bütün yenilik yanlısı ve ilerici gazetelerinde makaleleri çıkmıştır. Tiyatroyu “eğlencelerin en faydalısı” olarak nitelemiş, tiyatroyu halkı eğiten bir araç olarak görmüş, altı adet tiyatro eseri hazırlamıştır.  Oyunlarındaki kahramanları ferdi ihtiyaçları ile milli ve toplumsal vazifeleri arasında sıkışan ve zorlanan kimselerdir. Bu kahramanlar ferdi sorunlarını göz ardı ederek kendilerini vatan, millet ve toplumsal ihtiyaçlar için feda eden kimseler olarak karşımıza çıkarlar.

Romantizmin tesirinde olan Namık Kemal’in oyunlarındaki ve romanlarındaki tipler ya tamamen ya da tamamen kötüdür. Roman ve tiyatrolarında vatan sevgisi, millet sevgisi, toplum için kendini feda etme duygularının yanı sıra aşk ve ihtiras da önemli bir tema olarak karşımıza çıkar.

Basılmış ve kitap oylumundaki eserlerinden başka siyasal ve toplumsal, edebiyat, sanat, dil ve kültür konularında yazdığı makalelerin sayısı 500 civarındadır.

Eserlerinde toplumun ıslahı, memleketin adil ve özgür yönetilmesi, ülkede Meşrutiyetin kurulması, fikir hürriyetinin aydınlara ve halka tanınması, Milli ve İslami değerlerimizi kaybetmeden batılılaşmak, Namık Kemal’in eserlerinde savunduğu başlıca davalardır.

Eserleri

OYUN:

  • Vatan Yahut Silistre (1873, yeni harflerle 1940)
  • Zavallı Çocuk (1873, yeni harflerle 1940)
  • Akif Bey (1874, yeni harflerle 1958)
  • Gülnihal (1875)
  • Celaleddin Harzemşah (1885, yeni harflerle 1977)
  • Kara Bela (1908)

ROMAN:

  • İntibah-  (1876, yeni harflerle 1944)
  • Cezmi-  (1880, yeni harflerle 1963)

ELEŞTİRİ - TENKİT 

  • Bahar-ı Daniş (1874)
  • Terceme-i Hâl-i Nevruz Bey (1875)
  • Mukaddeme-i Celal (1888)
  • Harabat-Harabat-Önsozu-ve-Tahrib-i-Harabat/
  • Takip
  • İrfan Paşa'ya Mektup
  • Renan Müdafaanamesi

MAKALE

  • Lisan-ı Osmanî'nin Edebiyatımız Hakkında Bazı Mülâhazatı Şamildir

TARİHİ KİTAPLAR:

  • Devr-i İstila (1871)
  • Barika-i Zafer (1872)
  • Evrak-ı Perişan (1872, yeni harflerle 1973)
  • Kanije Muhasarası (1874)
  • Silistre Muhasarası (1874, yeni harflerle 1946)
  • Osmanlı Tarihi (1889, ölümünden sonra, yeni harflerle 3 cilt, 1971-1974)
  • Büyük İslam Tarihi, (1975, ölümünden sonra)

Mektupları

  • F. Akün “Namık Kemal’in Mektupla­rı” (1972)
  • A. Tansel “Hususî Mektuplarına Göre Namık Kemal, (1949.4 cilt)

Gazete

  • Tasvir-i Efkar Gazete
  • Hürriyet,  Gazete
  • İbret , Gazete

Şiirleri

  • HİRRENÂME
  • HÜRRİYET KASİDESİ.
  • VATAN ŞARKISI
  • YOKTUR
  • MURABBA
  • VATAN TÜRKÜSÜ
  • VAVEYLA
  • Gazel:Sad pâre edip sinemi nezzârelerin hep
  • Lazımsa Redifli Gazel
  • Gazel : Sana senden gelir bir işde ancak dâd lâzımsa
  • Gazel (Aksin ki olur cilve-nümâ çeşm-i terimden)
  • Gazel (Jâle-rîz-i bâğ-ı aşkım seyl-i dâmân-i gülüm)
  • Yok iştikâ-yi cevr-i felekten nisâbımız
  • Tâ ebed merd olmaya ahd eyledim şânımla ben
  • Gazel (“Edeyim” redifli gazel)
  • Gazel (“Elveda” redifli gazel)
  • Cû-sıfat her dem ki nahl-î kaametin yâd eylerim
  • Korkamam hâk olmadan ömrün necâtın rağmına
  • Sütûn-i istikaamettir imâd-î râye-yi Devlet
  • Yâd eder candan o zâlim âşıkı yâd etse de
  • Hilâl-i Osmânî
  • Kıt’a (Ziya Paşa'nın Ölümü İçin)
  • Murabba’ : Sıdk ile terk edelim her emeli her hevesi
  • Murabba’: Değişmez fen mi vardır müstakar eşyâ mı kalmıştır

Yorumlar - Yorum Yaz