• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/pages/Ders-Akademi/1405878436342260

Üyelik Girişi

Necip Fazıl Kısakürek Hayatı ve Edebi Kişiliği

Necip Fazıl Kısakürek Hayatı ve Edebi Kişiliği

NECİP Fazıl KISAKÜREK

(d. 26 Mayıs 1904, İstanbul - ö. 25 Mayıs 1983, İstanbul) İslamcı şâir, yazar ve düşünürümüz.
 

ŞEÇERESİ

 1904 yılında İstanbul’da Maraşlı bir ailenin tek oğlu olarak dünyaya geldi. Babası o sırada hukuk öğrencisi olan ve daha sonraki yıllarda Bursa'da âzâ mülazımlığı, Gebze Savcılığı ve Kadıköy Hâkimliği görevlerinde bulunan hukukçu Abdülbaki Fazıl Bey; (öl. 29 Kasım 1920);annesi, Giritli bir ailenin kızı olan Mediha Hanım’dır. (öl. 10 Haziran 1977)

Ailenin tek çocuğu olan şaire “Ahmet Necip” adını vermiş bu adını da babasının büyükbabası Necip Efendi’den almıştır. Büyükbabası Mecelleyi kaleme alan heyet içinde imzası bulunan İstanbul Cinayet Mahkemesi ve İstinâf Reisliğinden emekli Mehmet Hilmi Efendi'dir. (öl. 19 Mayıs 1916)

 

Çocukluğu, dedesi Mehmet Hilmi Bey’in  İstanbul Çemberlitaş’taki konağında yaramazlıklar yaparak, ciddi hastalıklar geçirerek, ninesi Zafer Hanım’ın verdiği ve okuma alışkanlığını aşıladığı rastgele batılı romanları okuyarak geçti. Bu romanlar ileride bohem hayatına başlamasına yol açacak olan eğilimler veriyordu. Eğitimine dedesiyle başlamış, dört beş yaşında iken dedesinin verdiği dersler ile okumayı öğrenmişti.

Dedesi tarafından çok şımartılarak büyütülen küçük Necip, eğitimine mahalle mektebinde başladı. Fransız Frerler Mektebi, Amerikan Koleji, Büyükdere’deki Emin Efendi Mahalle Mektebi, yatılı Rehber-i İttihat Mektebi gibi okullarda ilköğrenimini gördü. Sonraki yıllarda yakın dostu olacak olan Peyami Safa’yı Rehber-i İttihat Mektebinde tanıdı. Bu okulların bazılarından yaramazlıkları yüzünden ayrılmıştı. Seferberlik yıllarında ailesi Gebze'nin Aydınlı köyüne gitmiş ve bu okulda da okumuştu.

Annesi vereme yakalanınca doktorların da önerisi ile Heybeliada'ya taşınmışlar, Necip Fazıl bu nedenle ilköğrenimini, Heybeliada Numûne Mektebinde tamamlayabilmişti.

1916 yılında, Deniz Harp Okuluna "Mekteb-i Fünûn-u Bahriye-i Şahâne” imtihanla girdi. Lisedeki hocaları arasında: Yahya Kemal Beyatl , Ahmet Hamdi(Akseki), İbrahim Aşkı,  Hamdullah Suphi Tanrıöver  gibi meşhur isimler öğretmenlik yapıyordu.  Nazım Hikmet ’da iki sınıf üstte bu okulda öğrenciydi. Bahriye Mektebi’nde şiirle ilgilenmeye başlamış hocalarının da etkisiyle ilk aruz talimlerine başlamış, tek nüsha ve eliyle yazdığı “Nihal” isminde haftalık bir dergi çıkarmaya başlamıştı.  Bu el yazma dergi ile yayımcılık hayatında ilk denemeyi yapmıştı. Bu okulda iyi derece İngilizce öğrendi. Lord Byron,  Oscar Wilde,  William Shakespeare’yi orijinal dilde okudu.  Ahmet Necip olan adının “Necip Fazıl” olarak bu okulda değiştirdi. Üç yıl olan bu okul uzatılınca üçüncü yılın sonunda bu okuldan ayrılmıştı.

İstanbul’un işgal edilince annesi ile birlikte Erzurum’daki dayısının yanına gitmişlerdi. Bu arada babasını da kaybetti. (29 Kasım 1920) 

1921’de Darülfünûn'un Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümüne girdi. Bu okulda  Ahmet Haşim , Yakup Kadri, Faruk Nafiz ,  Ahmet Kutsi Tecer  ile tanıştı. Yakup Kadri’nin Yeni Mecmua dergisinde ilk şiirlerini yayımlandı.

BOHEMLİK VE BANKACILIK YILLARI

1924 yılında Maarif Vekâleti’nin açtığı sınavı kazanarak üniversitedeki eğitimini tamamlamış sayıldı ve Paris'e gönderildi. Fransa'da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümünde okudu. Paris’te bohem bir yaşam sürmüş kumara başlamıştı. Bir yılın sonra bursu kesildi ve yurda dönmek zorunda kalmıştı.

Türkiye'ye döndüğünde bohem hayatı devam ediyordu.  “Necip Fazıl, bohem hayatın her zerresini yudumlamış; ruhuyla zekâsıyla, varlığının en derinliğiyle acısını, tehlikelerini, zafere ya da yenilgiye götüren bütün yollarını adım adım aşındırmıştı.”

 

Necip Fazıl bu yıllarda içki kadın kumar gibi bohem hayatının her türlü zevk ve âlemini yaşamıştı.

 

İlk şiir kitabını bu günlerde yayımladı. Örümcek Ağı (1925) Bankacılığa merak sararak arkadaşı  Salih Zeki Aktay ’nin teşviki ve yardımlarıyla Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. Ceyhan, İstanbul, Giresun şubelerinde kısa süreli çalıştı. 1928 yılında ikinci şiir kitabı olan “Kaldırımlar” yayımlandı. 24 yaşındayken çıkardığı bu kitap büyük bir ilgi ve hayranlık toplamıştı. 

1929 da ve Ankara, İş Bankası’na “Umum Muhasebe Şefi” olarak girmiş, 9 yıl çalışmış ve müfettişliğe kadar yükselmişti. Ankara’da Falih Rıfkı ve Yakup Kadri ile sürekli birlikte oldu. 1931’de askere gitti. Taşkışla 5’inci Alay, Harbiye, İhtiyat Zâbit Mektebinde 18 ay yedek subay olarak askerliğini bitirdi. Askerlik sonrasında Ankara’ya dönerek, üçüncü şiir kitabı "Ben ve Ötesi'ni yayılmadı. Artık şöhretli bir şair olmuştu.  Aynı yıl Dergilerdeki hikâye yazılarını “Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil” adlı kitapta toplamıştı.


Abdülhakîm Arvâsî ile Tanışması ve Hayatının Dönüm noktası

1934'de bir akşam, Boğaziçi'ndeki evine dönmek için "Şirket-i Hayriye" vapuruna binmişti. O güne kadar hiç görmediği, bir daha da göremeyeceği bir adam, ona, Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri'nin adresini vererek Necip Fazıl’a bu adamın yanına gitmesi gerektiğini söyledi. Abidin Dino 'yu ile o Zat'ın yanına gitti.

Bu hadise onun hayatı için bir dönüm noktası oldu.   Bir Nakşî şeyhi olan Abdülhakîm Arvâsî ile Eyüp Sultan, Pierre Loti Mezarlığı yanındaki Kaşgari Tekkesi Camiinde sohbetlere başlamıştı. Bu tanışma onun yaşam biçiminde ve düşünce dünyasında çok derin bir değişim ve dönüşüm başlatmıştı. “Abdulhakim Arvasi ile tanışmasını kendisine milat kabul eden Necip Fazıl’ın şiirlerinde bu tanışmadan sonra tasavvufi düşünceler yansımaya başlamıştı Arvâsî ile tanışmasından sonra derin bir fikri buhranın ellerine kapılmıştı. İslamcılık ve Türklük düşüncelerine doğru kaymaya yönelmişti. Bu dönüşüm yıllarının ilk örneği “ Tohum “ adlı tiyatro oyunu olmuştu. Bu eser büyük yankı yapmış, basılmış ve Muhsin Ertugrul tarafından sahnelendirilmişti. 

1936’da bir kültür –sanat dergisi olan “Ağaç Mecmuası”nı  İş Bankası Finansörlüğünde 16 sayı olarak çıkardı.   “Ağaç mecmuası büyük ölçüde İş Bankası tarafından finanse edilmiştir. Necip Fazıl’a para, reklam karşılığında verilmiştir. Ama o kısa sürede dergiyi kapatıp gidince para üzerinde borç olarak kalmıştır. Banka parasını yasal yollardan da alamayınca 1945’de takipten vazgeçmiş, borcu silmiştir.”

 1937 yılında  “Bir Adam Yaratmak  ” adlı piyesi Muhsin Ertugru tarafından sahneye kondu.“İnsanın ve aklın güçsüzlüğünü ortaya koyan ve pozitivizmi, kuru akılcılığı reddeden” bu eser çok büyük bir ilgi gördü.

1938 yılında bankacılıktan ayrılarak Haber Gazetesinde gazeteciliğe ardından da Robert Koleji, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde hocalık yapmaya başladı. (1939-43). Sonraki yıllarında fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı.

“ Çile ” 1939'da yayımladı. 1940 yılında Türk Dil Kurumu hesabına doğumunun 100. Yılı adına " Namık Kemal  " adlı eseri kaleme aldı. Fakat  Namık Kemal 'e saygı amacıyla ısmarlanan kitap  Namık Kem 'in edebi kişiliğini rencide eden bir bakış açısıyla yazılmıştı.1941 yılında Fatma Neslihan Balaban ile evlendi. Bu evlilikten Mehmed(1943), Ömer(1944), Ayşe(1948), Osman(1950) ve Zeynep(1954) isimli beş çocuğu oldu. 1942’de siyasi bir yazısı yüzünden Sultanahmet Cezaevi’nde hapis yattı.


BÜYÜK DOĞU DERGİSİ YILLARI

           17 Eylül 1943 gününde ilk sayısı çıkan o yıllardaki tek İslamcı dergi olan  “Büyük Doğu” dergisini çıkarmaya başlamıştı. Bu dergi de başlangıçta tanınmış yazarlar da yazılarını yayımlanmışlar, daha sonra bu yazarların yazıları görülmemeye başlamıştı. Necip Fazıl, "Büyük Doğu" dergisindeki yazılarını çeşitli takma adlarla çıkarmaya başlamıştı Bu takma adları:  B.A.B, İstanbul Çocuğu, BÜYÜK DOĞU, Fa, Tenkitçi, N.F.K., ?, Ne-Mu, Ahmet Abdülbaki, Abdinin Kölesi, HA.A.KA, Adıdeğmez, Bankacı, Be-De, Prof. Ş. Ü., Dilci, İstanbullu, Muhbir, Dedektif gibi takma adlar oldu.

          Bu derginin sonrasında Necip Fazıl’ın hayatı hükümet ve idareyle uğraşılar ile geçti. Görevlerinden alınmaya, uzaklaştırılmaya başlandı, dergi defalarca kapatılıp, yayını durdurulur, kısa bir müddet sonra yeniden çıkabiliyordu. Necip Fazıl, ikinci defa ikinci askerliğe sevk edilerek Eğirdir'e sürüldü. Dergi kapatılsa da mahkeme kararı ile yeniden açılıyor  Dergide daha çok dini yazılara yer veriliyordu. Büyük Doğu, 13 Aralık 1946'da tekrar kapatıldı. Dergide tefrika edilen "Sır" isimli piyesinde "milleti kanlı ihtilala teşvik" suçlamasıyla mahkemeye çıkarıldı. 1947'de tekrar suçlanarak Eşi Neslihan Hanım ile birlikte "Padişahlık Propagandası Yapmak - Türklüğe ve Türk Milletine Hakaret"ten 1 ay 3 gün tutuklu kaldıktan sonra beraat etti. Dergide İslamcılığı överken Yahudilik, Masonluk, komünizme düşmanca yazılar yazdı.

          1949'da Büyük Doğu Cemiyeti’ni kurdu. 1950’de derneğin ilk şubesi Kayseri’de açıldı.  Türklüğe Hakaret Davası”ndan eşi Neslihan Hanım ile birlikte hapse girdi. “1950 de Demokrat Parti’nin çıkardığı Af Kanunu ile hapishaneden tahliye edilen ilk kişi olarak 15 Temmuz’da serbest kaldı. İşte tam bu yıllarda Sezai Karakoç ile tanışmaya başlamıştı. Bu sorunlu yılarlında Sezai Karakoç, Büyük Doğu dergisinde çalışıyor, harçlığının yarısını onunla paylaşıyordu. 

Dergi sık sık kapatılıp yeniden yayınlanırken Büyük Doğu Cemiyetinin Tavşanlı, Kütahya, Afyon, Soma, Malatya, Diyarbakır şubelerini açtı.

MAHKÛMİYET YILLARI

22 Mart 1951  “Kumarhane Baskını” olarak anılan olayda Beyoğlu’nda bir kumarhanede yakalandı. Necip Fazıl, bu hadiseyi Demokrat Patisinin bir komplosu olarak değerlendirecekti. 

22 Mayıs 1952’de Vatan gazetesinin sahibi Ahmet Emin Yalman Malatya'da bir suikast teşebbüsü ile yaralanmış, Necip Fazıl, Hüseyin Üzmez'i azmettirmekle suçlanmıştı. 1951'deki mahkûmiyeti ile 9 ay 12 günlük hapis cezasını çekerken, Malatya Davası'ndan suçsuz bulunup 1953 serbest kaldı. 1957'de gecikmiş cezaları nedeniyle 8 ay 4 gün daha hapis yattı.

1960 darbesinden sonra, 4,5 ay Balmumcu garnizonunda tutuldu. Atatürk’e hakaret suçu ile Toptaşı Cezaevinde. 1 yıl 65 gün yattıktan sonra 1961’de serbest kaldı.

1961 den sonra Yeni İstiklal, sonra Son posta gazetelerinde yazarlığa 1963-1964’ yılları arasında ülkenin pek çok yerinde konferanslar vermeye başlamıştı. 1965’te "Büyük Doğu Fikir Kulübü"nü kurdu. Konferanslar ve günlük yazılara devam etti. 

1973 yılında Hacca gitti ve oğlu Mehmet’ ile "Büyük Doğu Yayınevi"ni kurarak kendi eserlerini i yayınlamaya başladı. 1975’te Milli Türk Talebe Birliği ile Mücadelesinin 40. Yılı münasebetiyle bir "Jübile" tertipledi. 1976'dan, 1980 yılına kadar 13 sayı "Rapor"ları, 1978'de de SON DEVRE Büyük Doğu dergisini çıkardı.

1981 yılında Erenköy’deki evine kapandı. ANAP’ı kurmaya çalışan Turgut Özal’ ile sık sık görüştü. 

1980'de Türk Edebiyat Vakfı tarafından "Şairler Sultanı" ve 1982 yılında yayınlanan "Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu" isimli eseri münasebetiyle de "Yılın Fikir ve Sanat Adamı" seçildi.

1981 tarihinde Atatürk'ün manevi şahsına hakaret “Atatürk'e hakaret etmeye meyilli olmak" gerekçesiyle mahkûm edildi. 25 Mayıs 1983’te hayatını kaybetti. Eyüp Sultan Mezarlığı'nda toprağa verildi.

1934 ten sonra İslamcı bir kimliğe bürünen şair İslami düşünceler ışığında komünizme karşı bir tutum içinde kalmıştır. Hayatı, düşünceleri, bohem hayatı ve iktidarlara oluşturduğu ilişkileri hatta Hakkında açılan davalarla gündemden düşmemiştir. 1951 yılında tanınmış bir İslamcı iken dahi kumarhanede yakalanmasını Büyük Doğu’ya bir koruma bulmak, kumar konusunda bir araştırma yapmak şekillerinde açıklamıştır. Kimi araştırmacılar hayatı boyunca kumar, oynamayı bırakmadığı, at yarışlarında ve kumarda büyük paralar kaybettiği, İktidarlardan para sızdırmak için İslamcılık kartını ve İslami yayıncılığı koz olarak kullandığı iddialarını devam ettirmişlerdir. 

Demokrat Parti ve Adnan Menderes’e yazdığı maddi yardım isteyen mektubu Demokrat partiden aldığı 147.000 liralık örtülü ödenek desteği Yassıada yargılamalarına da konu olmuştur. Şair böyle bir ödenek aldığını kendisi de itiraf etmiş” Evet aldım. Alırken de bir rejim ve hükümet meddahlığı vazifesini üzerime almadım.” Şeklinde bir izahat getirmiştir. 

Tarihçi Ayşe Hür, Necip Fazıl'ın örtülü ödenekten para talep etmesini "kumar bağımlılığı" ile ilişkilendirmiş, kimi solcu yazarlar : “Necip Fazıl’ın İslamcılığını İktidarlardan para sızdırmak oyunu olarak değerlendirmişlerdir. “

  •  

EDEBİ KİŞİLİĞİ


Şairliğe ilk adımını on yedi yaşında iken, annesi Mediha Hanım’ın isteğiyle başlamıştı. İlk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı. Paris dönüşü yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitapları  çok genç yaşta  oldukça meşhur bir şair olarak sayılmasına yol açtı. Ben ve Ötesi (1932) adlı şiir kitabı ile şöhretini perçinledi. Paris’te başladığı Bohem hayatı büyük ölçüde Baudlaıre’nin hayatına benziyordu. Edebiyatımızda en önemli Öz Şiir  taraftarı şairlerden biri olan Necip Fazıl’ın  Baudlaıre ve Mallarme'ye duyduğu hayranlığı malumdur. Bu hayranlığının Baudlaıere’nın yaşadığı gibi yaşamak seviyesine kadar ulaşıp ulaşmadığı ayrı olarak inceleme konusu olsa da netice de uzun bir müddet onun hayatına benzer bir hayat yaşayacaktır. 

Necip Fazıl, tiyatro, makale, tarih, eleştiri, biyografi, öykü türlerinde de eserler vermiş ama en çok şair olarak tanınmıştır. Şairlik yönü ile ahenge, lirizme, temaya, biçime, ölçüye, anlama önem veren bir şairdir. Şiirde en önemli unsuru emek olarak düşünür. Söz sanatlarına ve şiirde sanatkareneliğe önem veren bir şairdir. Aruzu ve heceli şiiri iyi düzeyde analiz etmiş olan Fransız ve İngiliz şairleri üzerinde kafa yormuş bir sanatçıdır.

Geleneksel şiire taraftar olan ve geleneksel şiirin, biçim, öz ve tekniklerinden yararlanan bir şair olmasına rağmen kafiyeye sığınmayı sahtekârlık olarak gören, serbest şiire karşı olmakla birlikte, heceli şiirlerinde modernist yaklaşımlar sergileyen çok yönlü bir şairdir. Onun şiirlerinde en önemli olgular düşünce, ifade, emek ve sanattır. Şiirin içyapısıyla dış yapısı arasında uyum olması gerektiğini düşünen şair, lirizme, fikri derinliğe, benzetmelere, uyum ahenk ritim ve melodik unsurlara sıkı sıkıya bağlıdır. Öz şiir veya Saf şiir denilen şiir tarzının taraftarı olan Necip Fazıl, şiir hakkındaki düşüncelerini, “ Şiirin yüzde onu İlham, yüzde doksanı emektir” diye tarif ederek şiirde işçiliğin önemi üzerinde durmuştur.

Halk şiirimizin öz ve biçim yapısından yararlan­mış, bunlara Batılı, modern bir özellik kazandırmıştır. Şiirlerindeki temalar dinsel duyuşlar ile ferdi düşünceler etrafında yoğunlaşır. “Şiir toplumun his ve fikir hayatını yansıtmalı­dır” öz düşüncelerinden hareketle Materyalizme karşı duran şair; pozitivizmin içinde doğruları bulamayan, manevi değerlerden koptuğu için bocalayan, akıl, şuur ve kimlik sorunları yaşayan kokuşmuş düşüncelerin esri olan insanların ve düşüncelerin üzerinde çok  durmuştur.

Şöhretinin zirvesinde ve bohem bir hayat yaşarken 1934 yılında garip bir telkin ile Nakşibendî Şeyhi Abdülhakim Arvasi ile tanışır. Bu tanışma onda büyük ölçüde fikir bir dönüşüm yaratacak, tasavvufa ve İslam’a yönelmeye başlayacaktır.  Fikri buhranlara düşen Necip Fazıl madde ile  ruh çatışması üzerinde  kafa yoran ruh haliyle anlaşılmayan ayak sesleri, periler, cinler, hayaletler, kâbuslar, kediler, geceler, fıldır fıldır dönen kambur cüceler gibi ürpertici motiflerle, birtakım gerçeküstü varlıklarla haşır neşir olan şiirler yazmıştır. Kandırılan toplum, yozlaşan insanlar, gerçeği arayan maddeci aydınların bocalamaları, çürütülmüş manevi değerler  eserlerinde sık sık kullanılan düşüncelerdir.


Necip Fazıl'ın Tiyatro eserlerinin tümünde üstün bir ahlak felsefesinin Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak gibi piyeslerinde böylesi bir kimlik arayışında olan insanların bocalamaları ve parçalanışları anlatılır. Bir Adam Yaratmak, Türk Tiyatrosunun en güçlü oyunlarındandır. 

Aynı zamanda bir yayıncı olan Necip Fazıl yayımcılığa Ağaç dergisi ile başlamış, sık sık kapatılan Büyük Doğu dergisinin ve yayınevinin sahibi olmuştur. Bu dergilerinin dışında günlük fıkra ve çeşitli yazılarını Yeni İstanbul, Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gazetelerinde yayımlamıştır Büyük Doğu'da çıkan yazılarında kendi imzası dışında Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki gibi müstear isimler kullandı. 1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu şehirlerinde konferanslar vermiştir.  İdeologya Örgüsü (1959) gibi eserleriyle kültür hayatımıza büyük hizmetler sunmuştur.

ÖDÜLLERİ


1980'de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü, 'İman ve İslam Atlası' adlı eseriyle fikir dalında Milli Kültür Vakfı Armağanı'nı (1981), Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü'nü (1982) almıştır. Ayrıca Türk Edebiyatı Vakfı'nca 1980'de verilen beratla 'Sultan-üş Şuara' (Şairlerin Sultanı) ünvanını kazanmıştır. Necip Fazıl Kısakürek, 1983 yılının (doğduğu gün olan) 25 Mayıs'ında vefat etti.

Eserleri:

Şiir: Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuz­luk Kervanı, Çile

Öykü:

Roman: Aynadaki Yalan

Oyun:

Tohum, Bir Adam Yaratmak, Künye, Para, Namı Diğer Parmaksız Salih, Reis Bey, Abdülhamit Han

 

ŞİİRLERİ 

  • Aç Kapıyı
  • AKŞAM
  • ANNECİĞİM
  • ANNEME
  • ANNEME MEKTUP
  • AYDINLIK
  • AYNALAR
  • AYRILIK VAKTİ
  • Açıklarda
  • Ağlayan Çocuklar
  • Allah Derim
  • Allah Diyene
  • Aman
  • Apartman
  • Aralık Kapı
  • Ayak Sesleri
  • Aydınlık
  • Aynadaki Hayalime
  • Azap
  • Azgın Deniz
  • Babadan Oğula
  • Bahçedeki İhtiyar
  • Başıboş
  • Bayrak ve Sultan
  • BEKLENEN
  • BENDEDİR
  • BEKLEYEN
  • BU YAĞMUR
  • Ben
  • Belâ
  • Benim Nefsim
  • Büyük Doğu Marşı
  • Bitmez
  • Bizim Yunus
  • Boş Dünya
  • Boş Odalar
  • CANIM İSTANBUL

Yorumlar - Yorum Yaz